Mistikler insanı bir merdivenle karşılaştırmışlardır. Merdiven iki şey için kullanılabilir: onu yukarı doğru gitmek için kullanabilirsin ve onu aşağı doğru gitmek için kullanabilirsin. Aynı merdiveni her iki amaç için de kullanabilirsin, yalnızca yönün değişir. Merdiven aynıdır fakat sonuç tamamen değişiktir.
İnsan cennetle cehennem arasında bir merdivendir. Bu nedenle sadece insanoğlu doğanın akışını fethetmeye, öldürmeye, maniple etmeye çalışır. Yalnızca insanoğlu aptaldır ve bu yüzdendir ki onlar Budalar haline gelebilirler. İnsanoğlu zekâya sahip olduğu için aptal olabilir. Aptallık zekânın yokluğu anlamına gelmez, o sadece onu kullanmadığın anlamına gelir. Şayet zekânın varlığından söz edilemiyorsa insanları aptal olarak adlandıramazsın. Bir kayayı aptal olarak adlandıramazsın; bir kaya bir kayadır, aptallık söz konusu değildir. Fakat insanlara aptal diyebilirsin çünkü insanlar olduğunda umut, muhteşem bir ışık huzmesi vardır. İnsan ile birlikte öteki tarafa doğru bir kapı açılır. İnsan kendisini aşabilir ve o bunu yapmıyor; onun aptallığı budur. O büyüyebilir ve o büyümüyor, o her türden hamlığa tutunuyor; onun aptallığı budur. Ya da henüz gerçekleşmemiş olan geleceğe yansıtmaya başlar; onun aptallığı budur.
Kişi anın içinde derin tutkuyla, büyük bir aşkla, yoğun şekilde, farkındalıkla yaşamalıdır ve bu senin zekân haline gelecek. O aynı enerjidir: Baş aşağı haldeyken o aptallıktır; onu yeniden düzenle, doğru yerine koy ve zekâ haline gelecek.
Zekâ ve aptallık ayrı enerjiler değildir. Uyum içerisinde işleyen enerji zekâdır, aynı enerji çatışmalar içinde işliyorsa aptallıktır. İnsan aptal olabilir ama bunun talihsiz bir şey olduğunu düşünme. Yüzeyde o talihsizlik olarak gözükür ama arkasında gizlenen şey muhteşem bir zafer, çok büyük bir ihtişamdır.
Ancak toplum —sözde dinler, devlet, kalabalık— senin aptal olmanı ister. Hiç kimse senin zeki olmanı istemez. Onlar seni, aptal insanların itaatkâr olması gibi basit bir neden yüzünden tüm hayatın boyunca aptal kalman için koşullandırır. Zeki insanlar kendi kendilerine düşünmeye başlar; onlar bireyler haline gelmeye başlar. Onlar kendi hayatlarına, kendi yaşam tarzlarına, kendi bakış açılarına, kendi gelişimlerine, kendi varlıklarına sahip olmaya başlar. Artık onlar kalabalığın bir parçası değildir, olamazlar da. Onlar kalabalığı arkada bırakmak zorundadır, ancak o zaman gelişebilirler. Ve kalabalık bunu hoş karşılamaz; kalabalık hiç kimsenin ortalama insandan —daha zeki, daha çok birey, daha çok farkında, artık kitle psikolojisinin parçası olmayan kişi— daha fazla olmasını istemez.
Bir Buda'yı aptal insanları takip etmeye zorlayamazsın ve aptal insanlar çok fazladır; çoğunluktur, yüzde 99.9'dur. Onların çok büyük bir gücü vardır, şiddetin gücü ve onlar onu ne zaman gerekirse kullanır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder