İNANÇTAN İMANA

İnanç zihne aittir, düşünceye aittir; iman zihinsizliğe, farkındalığa, anlayışa aittir.

Bir gün bir dağ köyünde avcı rehberine şöyle dedi, "Bu çok tehlikeli bir uçuruma benziyor. Bir uyarı tabelası dikmemiş olmaları şaşırtıcı."

"İki yıl boyunca bir tane vardı," diye belirtti yerli rehber, "ama hiç kimse uçurumdan düşmedi o yüzden onlar da onu kaldırdı."

İnanç kördür; sen inanırsın çünkü sana inanman söylendi, ancak o asla derine gitmez çünkü onun duruma ilişkin kavrayışı yoktur.

Çünkü o sana takılmış olan gereksiz bir yaka kartıdır. O senin içinden yeşermedi, o senin anlayışının içinden yeşermiş bir şey değil. O sadece ödünç alınmıştır, o nedenle senin varlığına asla nüfuz etmez. Birkaç günlüğüne onu taşırsın ve onun yararsız olduğunu ve hiçbir şey olmadığını görünce onu bir kenara atarsın. Hıristiyan olmayan Hıristiyanlar var; Hindu olmayan Hindular var. Onlar sırf şu hiç kullanmamış, şu hiç saygı göstermemiş oldukları inançları yüzünden Hindu'durlar. Onlar Hıristiyan, Hindu, Müslüman olduklarını düşünürler ama inancını yaşamamışsan nasıl bir Müslüman olabilirsin?

Fakat hakikat inancın yaşanamaz olduğudur. Şayet bir kimse daha uyanık, hayatı izler, hayatın içine girer hale gelmeye başlarsa, o zaman yavaş yavaş iman yükselir. İman senindir; inanç ise başkasına aittir. İnançları bırak ki iman ortaya çıksın. Ve inançlar tarafından tatmin olma, yoksa iman asla ortaya çıkmaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder