BASKI ALTINA ALMAK VE MANİPLE ETMEK

Her çocuk çarpıtılmış, saptırılmıştır. Bu yüzden de bu kadar çok aptallık vardır. Birkaç insanın bu zindandan kaçabilmiş olması gerçekten bir mucizedir: bir Buda, bir Zerdüşt, bir Lao Tzu, bir İsa, bir Pythagoras... çok az insan. Bu zindandan kaçmak neredeyse imkânsızdır çünkü zindan her yerdedir ve o en baştan itibaren başlar. Ta çocukluğundan beridir bir tutuklu —bir Hıristiyan, bir Müslüman, bir Hindu— olmaya koşullandırıldın. Ve sen kiliselerin, milletlerin, ırkların tutsağı olduğunda, doğal olarak o zaman şiddet var olacak. Hiçbir hayvan insan kadar saldırgan değildir. Hayvanlar öldürür ama onlar sadece aç olduklarında öldürür, aksi halde öldürmezler, insan hiçbir neden yokken, sanki öldürmenin kendisi mutluluk veren bir eylemmiş gibi öldürmekten zevk alabilen yegâne hayvandır.

Bir gün bir lokantaya bir aslanla bir tavşan girdi. Şef garson şoka girmiş; gözlerine inanamıyordu. Lokantayı büyük bir sessizlik kapladı. Yemek yiyen, konuşan, dedikodu eden pek çok insan vardı; hepsi tamamıyla sessiz hale geldi. Ne oluyordu? Şef garson hemen yeni müşterilere doğru gitti. Bir şekilde kekelemeyi becererek tavşana, "Ne alırdınız efendim?" diye sordu.

Tavşan kahve istedi. Şef, "Arkadaşınız ne almak isterdi?" diye sordu.

Tavşan kahkahayı bastı ve dedi ki, "O aç olsaydı ben burada olabilir miydim sanıyorsun? Onun karnı aç değil; yoksa o kahvaltısını yapardı ve ben de öteki tarafa gitmiş olurdum! Biz sadece o aç olmadığında birlikte olabiliriz."

Bir aslan aç değilse öldürmeyecektir. Sadece insanlar hiçbir neden yokken; aptalca fikirler için öldürür. Şayet birisi açsa insan anlayabilir, bu anlaşılabilir. Fakat insan, Hiroşima ve Nagazaki'yi; yüz binlerce insanın üç dakika içerisinde, sadece yok etmenin zevki için yok edilmesini anlayamaz.

Bu oluyor çünkü biz insanın zekâsının çiçek açmasına izin vermedik. Ve ne zaman bir toplum zekâya birazcık özgürlük tanıdıysa, o toplum diğerlerinden daha zayıf düşmüştür. Bu Hindistan'da gerçekleşmiştir: Hindistan pek çok nedenden iki bin yıl boyunca köle olarak kalmıştır. Bunun nedenlerinden birisi, Krishna, Patanjali, Saraha, Mahavira, Buda tarafından yapılmış olan büyük devrimdir. Bu insanlar Hindistan'ın bilincinde o kadar büyük, o kadar kökten bir devrim gerçekleştirmiştir ki, çok sayıda insan aptallığın boyunduruğundan kurtulmuş; muhteşem bir zekâ açığa çıkmıştır. Sonuç zeki insanların öldürmekten vazgeçmesiydi, onlar barışçıl olmuşlardı, onlar orduya hizmet etmeyi reddettiler. Budistler ve Jainalar orduya hizmet etmeyi reddettiler, Brahminler orduya hizmet etmeyi reddetti. Bunlar kremaydı ve kremalar savaşmayı reddetti. O zaman da çok aptal ülkeler ve son derece sıradan insanlar —Hunlar, Türkler, Moğollar, her anlamda geri kalmış olan bu insanlar— ülkeye akın etti. Ve genç neslin en zeki insanları artık öldürmek ve şiddet ile ilgilenmedikleri için direnç, mücadele yoktu. Bu insanlar ülkeyi fethetti; çok büyük bir ülke küçük ülkeler tarafından ele geçirildi. İki bin yıl boyunca Hindistan bu basit neden yüzünden köle olarak kaldı.

Aynı şey Atina'da da oldu. Sokrates, Plato, Aristo, Pythagoras, Heraklit...bu insanlardı büyük bir zekâyı serbest bırakan ve özgür düşünce ve özgür bir atmosfer yaratanlar. Bu yeryüzünde gerçekleşmekte olan en güzel olaylardan birisiydi ve o aptal insanlar, barbarlar tarafından yok edildi. Tüm Yunan uygarlığı ortadan kalktı.

Benim kendi önerim bir dünya hükümeti yaratana kadar zekâya izin verilemeyeceğidir. Bir dünya hükümeti için vakit gelmiştir. Ulusal hükümetlere artık ihtiyaç yoktur: Onlar geçmişe ait şeylerdir, onlar bizim aptal geçmişimizin parçalarıdır. Uluslara artık ihtiyaç yoktur, sadece bir dünya hükümetine ihtiyaç vardır. Ve şayet bir dünya hükümeti olursa, onun tamamıyla farklı bir niteliği olacaktır.

Kimse ile savaşmak söz konusu olmayacağı için orduları azaltmak gerekecek. Şu an dünyadaki paranın, refahın, kaynakların yüzde yetmişi askeriyeye ve askeri silahlara akıyor; yüzde yetmiş! Diğer amaçlar için sadece yüzde otuz kalıyor. Bu demektir ki enerjimizin yüzde yetmişi öldürmeye, saldırgan olmaya, yok edici olmaya adanmıştır.

Bir dünya hükümeti insanlığı kurtarmak için kesin bir zorunluluktur. Ve dünya hükümetinin niteliği tamamıyla değişik olacaktır çünkü ordulara ihtiyaç duymayacaktır; sadece küçük bir polis gücü yeterli olacaktır. Posta işleri, demiryolları, uçaklar vs. gibi işlere bakacak ama onlar yıkıcı olmayacak, onlar insanlara hizmet edecek. Ve bir kez ordular ortadan kalktığında büyük bir zekâ serbest kalacak çünkü ordu zekâyı yok eder. O en sağlıklı insanları istihdam eder ve onların zihinlerini mahveder çünkü gerçek bir asker sadece kişiliği tamamen mekanikleştiğinde mümkün olur.

İnsan hiçbir neden yokken öldürür. İnsan anlamaya çalışacağına baskı kurar, ilişki kuracağına maniple eder çünkü birisiyle ilişki kurmak büyük bir anlayış gerektirir.

Maniple etmek anlayışa hiç ihtiyaç duymaz. Baskı kurmak kolaydır, çok kolaydır; herhangi bir aptal onu yapabilir. Bu yüzden manastırlara gidersen her türünden baskıyı ve her türden salağı bir araya toplanmış halde orada bulacaksın. Ben hiçbir zaman zeki bir keşişe veya rahibeye rastlamadım. Şayet zeki olsalar artık keşiş ve rahibe olmayacaklardır. Bu saçmalıktan vazgeçeceklerdir, sözde dindar olan hapishanelerinden dışarı çıkacaklardır. Fakat baskı bilgeliğe ihtiyaç duymaz; o sadece güçlü bir egoya ihtiyaç duyar; bu sayede de her şeyi bilinçaltına bastırmaya devam edersin. Ancak bastırdığın her ne ise onu tekrar tekrar bastırmak zorundasın; ve o yine de bir yere gitmez. Sen yaşlandıkça o giderek daha da güçlenir çünkü sen daha çok güçsüzleşeceksin. Bastıran güçsüzleşecek ve bastırılan ise hiç kullanılmadığı için taze ve genç kalacak.

Gerçek sorun yaşlanıp bastırılanlar infilak etmeye başladığında ortaya çıkar ve her türlü çirkinliği yaratır. Beş bin yıllık bastırmadır tüm nevrozlarımızı ve sapkınlıklarımız yaratan. Seksi bastır ve sen daha çok cinselliğe sahip olacaksın; tüm hayatın seks ile boyanacak. Sürekli aklın fikrin sekste olacak, başka hiçbir şeyle değil. Seksi bastır ve çirkin fahişelik müessesesi ortaya çıkacak; ortaya çıkması kaçınılmazdır. Bir toplum ne kadar baskıcıysa, orada o kadar çok fahişe bulunacaktır, bu oran her zaman sabittir. Rahiplerini ve rahibelerini say ve onları sayarak ülkende kaç tane erkek ve kadın fahişe olduğunu bileceksin. O aynı sayıda olacaktır çünkü doğa dengeyi korur. Ve sapıklıklar...cinsel enerji yolunu, kendi yollarını bulur. O ya nevroz ya da ikiyüzlülük yaratacaktır. Her ikisi de hastalıklı hallerdir. Yoksul nevrozlu olacaktır ve zengin de ikiyüzlü olacaktır.

Bir gün Musa öfke doluyken On Emir tabletlerini parçalamış ve herkes bir parça toplamak için toplaşmış.

Elbette ki zenginler ve politikacılar ilk varanlar olmuş. Onlar da üzerinde, "Aldat," "yalan söyle," "çal" yazan en iyi parçaları almışlar. Tüm geri kalanlar ve yoksullarsa, "Yapmamalısın" yazanları almışlar.

Bastırma kurnazlık yaratır. Hakikiliğini, doğallığını, kendiliğinden olmayı kaybedersin. Hakikati kaybedersin. Başkalarına yalan söylemeye başlarsın, kendine yalan söylemeye başlarsın. Yalan söylemek için yollar bulmaya başlarsın ve yalan söylemeye devam edersin. Ve tek bir yalan, onu korumak, onu desteklemek için bin tane başka yalana ihtiyaç duyar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder