EFENDİ VE KÖLE

Çok eski bir öykü duymuştum:

Bir kral hizmetkârlarının birisinden çok memnundu. O krala kendisini adamıştı, o kadar çok adamıştı ki hayatını kral için feda etmeye her zaman hazırdı. Kral son derece memnundu ve o kralın hayatını kendi hayatını riske ederek pek çok kez kurtarmıştı. O kralın muhafızıydı.

Bir gün kral kendisini adamdan çok memnun hissederken dedi ki: "Eğer herhangi bir şey arzularsan, eğer herhangi bir isteğin varsa sadece bana söyle ve ben onu yerine getireceğim. Benim için o kadar çok şey yaptın ki minnetimi sana asla gösteremem, asla sana geri ödeyemem ama bugün istediğin her şeyi, ne olursa olsun yerine getirmek isterim."

Hizmetkâr dedi ki, "Siz şimdiden bana çok şey verdiniz. Her zaman sizinle birlikte olmaktan son derece mesudum; başka bir şeye ihtiyacım yok."

Ancak kral ısrar etti. Hizmetkâr, "Gerek yok," dedikçe kral daha çok ısrar etti. En sonunda hizmetkâr, "Madem öyle tamam. Yirmi dört saatliğine beni kral yapın ve siz de muhafız olun" dedi.

Kral biraz endişeliydi, korkmuştu ama o sözünün eriydi ve arzuyu yerine getirmek zorundaydı. O nedenle yirmi dört saatliğine o muhafız oldu ve muhafız da kral oldu. Ve muhafızın ne yaptığını biliyor musun? Yaptığı ilk şey kralın öldürülmesini, ölümle cezalandırılmasını emretmekti! Kral, "Ne yapıyorsun?" dedi.

"Kes sesini! Sen sadece bir muhafızsın ve başka bir şey değilsin. O benim arzum ve artık kral benim!" dedi.

Kral öldürüldü ve hizmetkâr sonsuza kadar kral haline geldi. Kölelerin efendi olmak için kendi dolambaçlı yolları vardır. Zihin en güzel, en karmaşık, en gelişkin mekanizmalardan birisidir. O sana çok iyi hizmet etti, o sana çok iyi hizmet etmeye devam ediyor. Onun hizmetleri nedeni ile sen de hayatında aynı hikâyeyi tekrarladın; herkes aynı hikâyeyi tekrarladı. Sen zihni efendi yaptın ve şimdi efendi sana tıpkı bir köle gibi davranıyor.

Sorun budur; zihnin fırlatılıp atılması değil. Eğer zihni fırlatıp atarsan delireceksin. Zihin olmadan yapabileceğin tek meslek vardır ve o da politikadır!

Bir gün adamın biri —bu gelecekten bir hikâye olmalı— bir hastaneye gitmiş çünkü beyni bir trafik kazasında zarar görmüş ve yenisi ile değiştirmek istemiş. Cerrahtan mevcut olan tüm beyinleri ona göstermesini istemiş. Cerrah ona etrafı gezdirmiş; pek çok beyin varmış. İlk beyin bir profesöre bir matematikçiye aitmiş. Fiyatını sormuş: elli dolar. Adam şaşırmış: Meşhur bir matematikçi, bir Nobel sahibi sadece elli dolar! Sonra bir müzisyen varmış ve onunki sadece otuz dolarmış. Derken bir işadamının beyni ve o sadece yirmi dolarmış. Bu böyle sürüp gitmiş. En sonunda bir politikacının beynine gelmişler; beş bin dolarmış! Adamın aklı karışmış. "Bu niye bu kadar pahalı?" diye sormuş. Cerrah da, "Çünkü o hiç kullanılmadı," demiş.

Sahip olduğun zihnin hepsine ihtiyacın olacak; sadece onun efendisi ol. Kullan onu ve onun tarafından kullanılma.

Ve meditasyon tamamen buna ilişkin bir şeydir: Zihinden uzaklaşmanın, zihinden üstte olmanın, zihni aşmanın, "Ben zihin değilim"i bilmenin sanatıdır. Bu zihni bir kenara atman gerektiği anlamına gelmez. Zihin olmadığını bilmek seni yeniden efendi yapar. O zaman zihni kullanabilirsin. Şu an zihin senin ellerinde değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder